yoğunlukla sarı

Yeni hediyem olan yetişkinler için boya kitabımın taç yaprakları gibi olan kısmını sarıya boyarken şunu farkettim; Hayat sarıya boyadığımızı bildiğimiz ama boyadığımızı göremediğimiz bir şey.

Her gün yeni kısımlarda bi sarıya boyama çoşkusu ile güne başlarken, yatmaya yakın vakitlerde boyadığımız sarının kimseye gösteremeyeceğimiz şekilde varlığını ispatlayamamakla geçiyor. Bu fosforlu sarı gibi değil, sıcak güneş sarısı gibi bir sarı bahsettiğim.

Kendi kendimi tatlı tatlı kandırdığım, boyama kitabımı boyarken "sadece bir sonraki çiçeğin yaprağını ne renk yapacağımı düşünüyorum" yalanı içerisinde yine düşünüp durmaktan çıktı aslında bu yazı.

Mesela nasıl boyarsam boyayayım her seferinde yapılanın güzel bir şeye benzediği ortaya çıktı, Bunu neye benzettim, heralde daha çok severek, keyif alarak yaptığım her işin, lanet olsun olmasın bir yerlerde belki bir yıl belki bir gün ya da onbeş dakika sonra hayal edemeyeceğim şekilde güzel bir şeylere dönüştüğüne benzettim.

Başka bir şey ise endişelerin asla gitmeyeceğini de boyarken illa renkleri bir sıraya sokma savaşım, renkteki düzeni bir şekilde şematik olmasını sağlarken farkettim.

En büyük korkum ise, boyama kitabına duyduğum çoşkunun haftaya azalması, iki hafta sonra ise kalemleri daha hiç açılmamış şekilde kitaplığa kalkması oldu. Her heyecanım sandığım heveslerimin kendilerine kalbi kırık bir şekilde yer bulması gibi bu, bunun olmasına izin vermeyeceğim bu sefer, en fazla hazirana kadar küs kalırız, haziranda tüm çicekler rengarenk açılmış olmalı siyah beyaz kitapta.

Yazılan şeylerin şikayetten öteye gidemeyişi, ya da insanları değiştirmeye gücümün yetmediği, bu gücün yetmediğini anladığımda "o aslında öyle değil re rö" yaptığım hallerimin de işe yaramaması belki de uzun süredir yazıp dırdır etmemi engellemiştir işte..

Hayatın en sıkıcı yaşlarına geldim sanırım, kişilerin ve hayatın ve hatta düzenin bu şekilde olacağını, bunu kabul etmenin kolaya kaçış şeklinin de kolay oluşu, değiştirmeyi kim başarmışki yakarışları, adım atmayacağımlar, bugün yeni bir gündü aslındalar.. Elbet güneş sarısı içimizi dolduracak, nanoteknoloji misali tüm çirkinlikleri temizleyecek, ya da süper yeni güneş gözlükleri yaratacak bize, kaçışımız olacak.

Böyle değilim, öyle biri de olamayacağım. Hala ısrarla karşı duruyorum kabuklanmaya, kaskatı kesilmeye.

Bir de hope is an illusion.

Radiohead - Paranoid Android çalıyordu.