Yirmidokuz

Yaş 35 diye şiir vardı ya hani, sanırım 35'den önce bir de 29 'sen ne işler peşindesin' diye bir dönem var, bu '40 yaş bunalımı' ile 'oha 30 oldum'un bir öncesinde olup yıkım dolu hisler içerisinde bırakan bir dönem.

henüz 1 (bir) gün olmasına rağmen, Google'a kendime arama sebepli yazsam ne bir sıfat ne bir boşluk ne bir kelime inan harfler bile yan yana gelmiyor gibi bir hal bu.

Ne oldum değil ne olacağım demişler ya yani.

Soruyorum, 'ne oldum'? Uzay boşluğu sesi...'Ne olacağım?' diye soruyorum, orada ise 'ne olmayacağım' ve 'ne olamayacağım'lar beni bekliyor. Hayatsal golleri geride bıraktığımızda bile kendimi heyecanlandıran mesleğin, kendime verebileceğim bir başlığın olmayışı, işte onlar uzay boşluğu sesine sürüklüyor. Sonra duruyorum 'olmalı mı?' diyorum. Şu anda 'tabii ki olmalı, deli misin nesin?' desem de ikinci nefeste 'olmalı mı cidden?' diyorum. İlk nefese geri dönüyorum. Öyle işte.

Sonra kalkıp bir yeşil çay yapıyorum, eskilerden beni dinginleştiren birkaç parça açıyorum. Sonra diyorum ki nasıl 'ben'i anlatan bir sıfat bulamam. İlla ki var ama nasıl desem para değeri etmiyor gibi. Para desen, zamanımızı satın alan lanet olasıca şey, yetmiyormuş gibi, azıcık olan mutluluğumuzun da peşinde işte, yarattığı tabular, markalar, kimlikler sayesinde. O kadar ki başlık koyamadığımızda kenimize, mutsuzluklardan desen beğeniyoruz.

Ve işte böylelikle kafamda ne oldum sorusundan uzaklaşıp kaçıveriyorum. 'karar anı'larından, 'cevap ver'lerden.

Ne olacağımı bulmak ne oldumlarda gizli. Ondan kaçıyorum ve tabii ki kendi kuyruğumu kovalayan sevimli kedicik oluyorum.

Ve soruyorum, beni ne heyecanlandırır? Tutku nasıl bir şeydi?

Ömrüm boyunca severek yapacağım şeyi 29 yaşında mı bulacağım? Daha kötüsü, okuyarak mı? Deneyimleyerek olacaksa hangi zaman diliminde? Olmayan boş vakitlerimde mi, yoksa gidemediğim eğitim ve toplantılarda mı? Tanıştığım birinde mi? İmrenerek okuduğum, takip ettiğim hayatlarda mı?

Soru da zor, ya çok geç geldi ya da ne güzel gelmeden geçip gidecekti hayat.

Önce evlenmek olacaktı amaç, sonra çocuk sahibi olmak, ah bi' çocuklar okula başlasa üniversite kazansa derken, emekli maaşlarıyla bayramlarda çocuklar gelsin diye bekleyecektik.

Ve tekrar diyecektik ki: 'cehalet mutluluktur'.

Ne sorular olacaktı, ne de cevapları...

  • Erik Satie - Gymnopedie çalıyordu.