wait-for-it

tamam belki bu bir beklenen yazı olabilir ama. elimden gelen bir şey maalesef yok. şuanda kalbimin atışını görmemezlik edemem sanırım hele ki burada duygulardan ve de benim duygulanımlarımdan bahsettiğim düşünülürse.

buraya farklı yazacağım çok fazla duygu var aslında, hatta keşke yazmadan önce ötekileri okuyup emin olsaydım da dedim ama kararımı verdiğimde pek emindim. iyi duygular ve bunların kalıcı olduğuna emin olduğum duygular özellikle yoklar. kalp içindeki sevgi dokularını yazdığım konular olmamıştır. çünkü gerçekte de olmamıştı böyle.

gökkuşakları, mavi gökyüzündeki bembeyaz bulutlar gibi evet ve evet bu benim en klişe mutluluk görselim ama ne bileyim bu sefer muhteşem berrak şelaleler olabilir konunun içerisinde ya da masmavi bir denizi ekleyebiliriz, parlayan güneş ışıklarının aslında yemyeşil gür bir ormandaki ağaçların dallarının arasından süzüldüğünü ekleyebiliriz. Bunların hepsini mümkün kılan birinin oluşu, bunların hepsini bu ufacık kelimelere ya da bakışlara sığdırmış olması da işte burada imkansızı yaratmış olduğu kısmı gösterir.

duygularım çok aşklı belki ama bu aşk beni ilk kez bir yerden alıp bir yere götürüyor. harekete geçiriyor. işte konunun ilgi çeken kısmı belki de orasıdır. nerelere gittim geçen hafta, şu anda neredeyim bir bilseniz.bu yıl planının çok dolu oluşu daha bir sürü yakalanacak an'ın oluşu insanı çok heyecanlandırıyor.

sabahları uyandığımda aklımda süper şarkıların çalıyo oluşudur belki de. ne bileyim ufak tefek bahsediyorum işte farklardan. aslında çok reel olmamasından yanayım hislerimin ama gerçekliğin beni(ve daha çok bizi) kuşattığı bu durumda ultimatomlar yaratma yeteneğimin elvermediği gerçeklikler yaşıyorum.

ve belki de kısaca, sonunda you're my high oluşudur.

*demon vs heartbreaker - you're my high çalıyordu.