Tamam-oldum.

Artık şu cümleyle başlayabilirim sanırım. "hergün bu kadar mutlu olduğuma inanamıyorum"
Ama öyle, yani evet teşekkürlerimi ediyorum, dilimi ısırıyorum, kıçımı kaşıyorum, tüm gelenek ve görenekler tamam.
Sex and the city 'de vardı. Carrie hep aşkı bulmak, aramak, elinden kaçırmak, yakalamaya çalışmakla uğraşıyordu ve mutlu son sonrasında hatta sevdiğim deyimiyle " happily ever after" kısmından sonra; şimdi sevilmek hakkında yazacağım diyordu, sevmek.
Bu şey gibi hem sıradışı-hem de bilinen, hem sürprizli-hem tahmin edilen, dile getirilmeyen ama bi o kadar hep dillendirilen duygular ve onların karşılıkları içinde yaşıyoruz bu evde beraber.
Şımarıklık değil bu yaptığım, inanamamayı paylaşıyorum, "nasıl bu kadar güzel, evet çok mutluyum" Konunun en başına gelirsek; hiçbir zaman klişeler üzerinde durulmadı, asla beklentiler olmadı, etiketler yapıştırılmadı, ben onun prens olmasını, o da benim prenses olmamı beklemedi hiç. Başarılarımız ve başarısızlıklarımızla beraber bir bütün kabul ettik.
Herşey netti. Neyse oydu, ne eksik ne de fazla. Doğa kadar doğaldı. O kadar doğaldı ki bana kalırsa, tüm olan bitenler doğa olayları gibi muhteşem düzende seyrederken, herşeyi hep inanılmaz kıldı.
Detay vermek değil amacım, yazmak gerek, paylaşmak gerek ve haddim olmayarak ilham vermek gerek.

*Concert Fantasy on Carmen çalıyordu.