Roadtrip

Düşünceleri; arabayla giderken hızlıca geçtiğimiz ağaçlara benzetiyorum. Tam gördüm derken kaçıyor göz hizasından, detaylarını yakalayamıyor, birbirinden ayırt edemiyorsun. Birini anlamaya çalışmak istiyorsun, kendini hazırlıyor şimdi çok iyi bakacağım derken ağacı hızla geçmiş oluyor, geri dönüp görmeye çalıştığındaysa ya başın dönüyor ya da miden bulanıyor.

Suçu ağaçlara atmak kolay geliyor, insanın kapasitesi, görebilme yetisi ve çeşitli fizik kurallarının izin verdiği surette, istesen de tam olarak neye benzediklerini göremiyorsun.

Gözünde canlandırmayı istesen ikinci ağaç da, yüzüncü ağaç da birincisinin aynısı oluyor. Ya da aklınla hissedemiyorsun yaprakların göz alıcı rengini, gövdesinin odunsu dokusunu.

Oysa aracı kimin kullandığını düşünsek, eğer ki sevdiğimiz biriyse hissetmek istediklerimizi açıklasak, biraz daha yavaş gitse belki.. Biz sürüyorsak kenara çekip ağaçlardan birine dokunsak, gökyüzüne doğru ışıldayan yapraklarına baksak, gözümüzü alsa güneşle beraber..

Fakat her zaman yavaş gitmeye ya da durmaya vakit olamıyor hayatta. Buradaki kurtarıcım hayal gücü oluyor ve onun yakıtıysa; kitaplar, renkler, doğa, dostlar, sanat, mutluluk, hüzün ve sayamadığım binlerce nesne, sıfat ve histen oluşuyor.

Hayal gücünü doyurmanın yanında, ilk adımını görmeye, ilk kelimesini duymaya heyecanlanmak, elinden tutup dolaştırmaya çıkarmak gerekiyor. Ona olan sevginin ve inancının aynı yoğunluğu katlanarak sana geri dönüyor. Hayal gücünü, insanın içindeki hiç büyümeyen çocuğa benzetiyorum, büyümemizi istemeyen ama büyümemizi destekleyen..

*Kings of Convenience – Misread çalıyordu.