ma cady girl

Bugün yolda düşünmekiçin tam 8 saatim oldu. Bu 8 saatte, doğa harikalarını, yolları, insanları, insanların çevrelerini, nasıl yaşamlar yaşamak durumunda olduklarını, kendi durumumun ne olduğunu derken, belki de bi kaç aylardır şikayetçi olduğum konuları düşündüm, ve farkettim ki malesef biraz da şımarıklık bu.
Şımarıklık olmasa da şöyle bir tanımlama edebiliriz; daha iyisinin olmasını istemek, daha güzelini yapmak derken aslında yerimde saydığımı gördüm, vazgeçtiğimi, tutkumu kaybettiğimi, inancımın arka sokaklara gittiğini gördüm. Ne bunların farkındaydım, ne de aramaya çıkmıştım onları, sadece elinde şekeri olduğu halde ağlayan bebektim, böyle böyle belki de bir kaç ayımı yemiş oldum.
Bilmiyorum herşeyden ötesi geçmişin geçmişte kalması gerekirken, geleceği tamamen yitirmek kalp kıran oldu. Geleceğe özlem, istek hayal nebileyim, tutku sanırım doğru kelime tutku olmalı, neredeydi?
Mızmızlanmaktan, kendim için yapar geçerim dediklerimden de çok uzaklaştığımı ve görmekten çok korktuğum "memur kafası" modunda olduğumu, hergünümü bir diğerinden ayırmak şöyle dursun, olan günü diğerinin aynısı olsun ya şöyle temiz temiz demeye başlamıştım.
Bir durdum, derin nefes aldım, bi güzel şarkı açtım, sakince dağların üzerinin bomboş olduğunda, ağaçsızken ne kadar çirkin olduğunu izledim, güneşin bulutlarla kapanmış gri gökyüzüne baktım, ironi bu ya aynısını kendime yapmış gibi.
Milyon sözlerimden birini kendime verdim, dedim ki bir gün diğerinin aynısı olmayacak, hani nerede yeni okunacak kitaplar,  projeler vardı ağlıyordun nerde? sadece şikayet etmeyi bırak.
Sonuç olarak evet belki olaylar kötü gitmiş umutsuzluğa sürüklemiş olabilir beni ama her zaman güneşli pamuk bulutlu gökyüzüne inanan, en olmadı gökkuşağı için yağmura katlanan biri olarak, dur demeliydim.
Yarın başlayamam çok geç oldu gece ne güne duruyor.

Queen - Bohemian Rhapsody çalıyordu.