less is more

Bir kitap okumuştum sürekli yarın ölecekmişiz ya da ölebilirmişiz gibi hissettirmişti. Açıkcası zorlanmıştım da okurken ölüm zaten nitelendiremediğim bir olay, korkmam da cabası, bilmediğimizden korkuyoruz. Bazen diyorum ki doğmayı da bilmiyorduk, o da iyi veya kötü değil sadece bilmediğimiz bir olgu.

Ama sonuçta bir bitiş, sonlanma durumu. Burada bildiğin hayat ve dünyadan ayrılma hali. Bugün yine boş bulduğum bir düşünce zaman diliminde hayatı son gününmüş gibi yaşadan çok, "yarın son olsaydı ne yapardım”ı düşündüm. Altınları bozdurup yettiği kadar gezerdim diye ansızın cevapladım kendimi.

Sanırım en samimi cevap, gelen ilk cevap oluyor. Üzerine düşündükten sonra çevredeki tabular, olması gerekenler ve gerekliliklerin de girmesiyle belki de tamamiyle kendisinin istediği şeyler olmayan “yapmak isterdim”lerle başbaşa kalıyor insan.

Peki bugün hayatının geriye kalan ilk günü pozitifliği ile işe başlarsak? İşte minimalizm’e giriş benim için burada başlıyor. Hayat bize diretilmiş tabulardan öte, azla da mutlu olunabileceği, sahip olunan mallardan çok yaşanmış anıların daha değerli olduğuna inanmakla devam ediyor. Sonrasında sadece gerçekten sevdiğin eşyaları kullanarak ve giyerek yaşamak; nasıl anlatsam size, gerçekten çok beğendiğin bir tişörtünü giymek, çok beğenerek kullandığın tabaklarınla, çok sevdiğin arkadaşlarına yemek hazırlamak ve hoş sohbet eşliğinde yemek gibi.

Bugünlerde Minimalizm için neler yaptın derseniz;
Tamamlananlar: Stresten uzak, manasız gerginliklerin olmadığı bir zaman dilimine terfi ettim, sağlıklı beslenme için araştırmalar ve denemeler yapmaya ve küçük bir bahçe oluşturmaya başladım - maydonozlar efil efil - günlük yürüyüşler, İnternet temizliği için; facebook, instagram ve emaillerin spamleri düzenlendi, followlar temizlendi.
Yapılacaklar ve yapılmak istenenler: Sabah ritüeli oluşturma, meditasyon ya da yoga, spor, düzenli yazı yazma ve düzenli okuma ve tabii ki evimizin neşesi "30 day of Minimalism Challenge”- bu başka bir yazının konusu illaki-

*Kygo - Cloud Nine-intro çalıyordu.