La vie en rose

Aşk, sevgi o kadar çok kalbimi, etrafımı, beni, düşüncelerimi, duygularımı sardı ki, aşktan başka bir şey yazmak istemez oldum. Duygunun ilk defa yaşanışı mı, ilk defa gerçeğinin benimle olduğu mu, sebebi nedir bilmiyorum.

Aşk, burda herşeyin anahtarı aslında.. Öyle bir anahtar ki, hayatta yapmak istediklerinin ardında kaldığı o kalın ve büyük kapının anahtarı diyebilirim. Ya da kişisel düşüncelerim ile ele alırsam, kapı sadece bende var. Anahtarını da bulmamla, ufak ufak içeri girip, odaları dolaşmaya başladım. Ve evet sevgi çok güzel günler, yıllar ve aylar boyunca güller içerisinde kalabilirim. Gül yaprakları ne çürüyüp yaşlanır, ne de reni ve yumuşaklığında ve hatta müthiş kokusunda en ufak bir değişiklik olmaz.

Aşk'ı anlatışım sırasında gidip, kayboluşlarımdandır, geri geldiğimde aklımı toplayamayışlarımdır.

Şikayetçi olmasamda, açılan kapının bana getirdikleriyle ilgilenmenin vakti geldi, telkinime geçiyorum kendi tarafımdan.

Aşk, çok güzel gelsenize :)

Louis Armstrong - La vie en rose çalıyordu.