just curtains

Hayatta sevdiklerimizin ve bizi sevenlerin olduğunu bilsek de, aslında hep yalnız olduğumuzu hissettiğimiz günler, zor geçen günler oluyor hep.

Evet; sevgilerini, sevdiklerini hissetmek çok güzel ama “şunu yapmalıyım”, “bunu yapmalıyım” larıma maalesef ulaşamıyorlar. Onların suçu değil tabii ki bu, bu doğanın düzeninin bir sonucu. Herkes kendi başına gününü sonlandırmalı, yapılması gerekenleri tamamlamalı.

“Yapacağım, yapabilirim” ler de maalesef yardıma koşmuyor çünkü ne demiş Elvis Presley “little less conversation, little more action please”

Günlerce ama günlerce yıkayacağım çamaşırları yerleştirdiğim makineyi çalıştırmayı planlayabilirim ama asla tuşa basamam anlıyor musunuz? Bu böyle bir kara kuyu. Yazarken bile çok saçma geliyor ama bu öyle bir şey ki; sanki tuşa basabilsem, bastığım parmağım kırılırmış gibi, giderken yerde takılıp yuvarlanırmışım gibi, çalıştırsam belki salona dönerken elektrik çarparmış gibi, bu böyle bir şey..

Bir de bu biriken ufak tefek işler ve güçler öyle oluyor ki sanki tonlarca kıyafetin ağırlığı gibi nereye gidersem gideyim benimle dolaşıyor. Hepsinin ne renk, ne desen, ne tür kumaştan yapıldığını, düğmesi mi var fermuarlı mı biliyorum ama asla bir tanesini de üzerimden çıkarıp yerine koyamıyorum. Her sabah üstüne bir yenisini giyiyor gibiyim, bu böyle de bir şey..

Sonra bir de bu nedir, ne yaşıyorum bir etiketi başlığı var mı diye kendi kendine uzayan konuşmalar var, bitmiyor onlar hiç.. Hepi topu 2 seçenek var; Depresyon mu? Anksiyete mi oldum? Yaa sadece hormonlardandır diyor geçiyorum. Ama ananeme kızdığım şeyi kendime yapıp, kendi kendimin doktoru oluyorum, sonuç; hangisi hala bilmiyorum, her gün kıyafetler artıyor. Bazen o kadar artıyor ki, sevdiğin birine sarılırken sanki sıcaklığını hissedemiyormuşsun gibi oluyor..

Her akıllı insan gibi, ilaç kullanmaya inanılmaz karşıyım. Kafamın içindeki ufak bir puzzle bu diyorum, elbet güneş perdelerin arasından girecek odaya, üstümdeki kıyafetler eriyecek ve filmlerdeki ikonik sahnelerdeki gibi pamuk gibi bulutların üstünden el sallayarak güleceğim bir elimde de lolipop olacak..

*Wheatus – Teenage Dirtbag çalıyordu.