İlk yağmur yağdığında

Demem o ki, bi kaç yüz yıldır ben aslında bunun peşinde bekliyordum. O da diyordu ki buraya gelip neden insanlar birşeyler yazar, çılgınca yazarki sinirlilermiş de dışarıya atıyorlarmış diye karar almıştı.

Birincisi dünden önceki akşam o yalnız yürüyüşümü düşündüm. O başka bir özgürlük ülkesiydi. Kahvem belki çok tatlıydı, bir daha uzun süre Mocha içmem desemde, en sevdiğim saçma ayakkabılarımla uyumsuz çizgili çorabım ve bu eteğin burda ne işi var ve tişört mü? emin misin? kıyafetlerimle orada yürüyordum. O kadar yürümüştüm ki bana kalırsa, yaklaşık bi dört yıl süresince yürüdüm.

Son turumu sadece orada atıyordum. Bu kadar kolaydı işte diyebiliyorsun ama bu kadar da zor oldu işte, ikisinin çok yakın birleşimi. o kadar zordu ki o kadar kolay geçti ya da o kadar kolaydı ki işte bu kadar zor geçti o yolculuk.

Değerli yolcularımız; balıkesir terminaline giriyoruz., bu duruş sanırım bi kaç ay ve toplamında bir yıl sürebilir ama sadece izmire gitmek için burada bulunuyoruz. Önemli eşyalarınızı sizinle birlikte alınız, kalbiniz biraz kaldıysa aklınız ve mümkünse o mantığı da oraya buraya atıp çıkmayın.

Sonra terminale giriş, aslında hep gördüğümüz yüzler bunlar, işte o adam, o kadın hele ki bu çocuk ve kediler. Onları çok gördük aslında. baya gördük, balkondan dışarı cıktığımda bizim bahçede oynuyorlardı ama ben sadece ağaçlara bakmıştım, sonbaharda kültür parkın yapraklarına aşık olmakla meşgüldüm. Yani buna aslında yeni başladım. Tanrım ne kadar güzeller !

ve herşeyden öte yazmak güneş gerektirir, sadece o yetmezse biraz yağmur biriktirir, aklı boşaltmak, aklın kusması gerekir.

*Chase the sun -  Planet Funk çalıyordu.