giriş katından notlar

Bugün ve dün toplamda iki gündür yaptığım, eski fotoğraflara bakma eyleminden sonra son kararım; zamanın ölümüne hızlı geçtiği -literally-
yüzümüzdeki çocuk saflığı, al yanaklarının yerini stresten kırışmış dudak çevresiyle değiştirmişiz.
Hayatımızda hep olacakmış gibi kişileri elemişiz, hep varmış gibi olanlar ise az da olsa bizimle beraber gelmiş, uzakta da olsa çok yakındalarmış, kapı komşusu gibi, evimizde gülümseme kalmayınca bir fincan almaya gidebiliyormuşcasına.
Sonra işte gözlerinin içine bakıyorsun dinler gibiyken birden aklına "oha ömrümün sonuna kadar ne çok eğleneceğiz, hep böyle detay mı anlatacak bu çocuk" derken kendinizi buluyorsunuz bi de bi tatliş gülümseme beliriyor suratta, neyseki hep komikli konulara denk geliyorsunuz.

Geçtiğimiz bir aydan bu yana dönüştüğüm kişiyi sevmeyi bırakın koşarak uzaklaştığımı farkettiğimde aldığım kararlar, uygulayabildiklerim ya da günlük telkinlerle, anlık olaylara karşı verdiğim öyle düşünme böyle düşünlerle biraz daha sıcak, en azından akşam yemeğe çağırabileceğim -ama asla konuların konuyu açtığı bir sohbet ortamı olamayacak- türden birine benzedim.

Yine boyama kitabında farkettiğim iki sıkıcı detay, ya herşey düzenli olmak zorunda, ya da bitsin diye özensiz, dışına kaçıra kaçıra boyuyorum. Gerçek hayatta bu beni ne yapar; "asla gerçekleştiremeyeceğim büyük hayaller kurup, sadece kalp kırıklıkları ile başbaşa" bırakır. üst üste gelen başarısızlıklar - başarılı olunamayacak olağanüstü hedef ve sorumluluklar- ve bunların hepsinin aynı anda olma zorunlulukları.. İşte başarısızlığını neye borçlusun deseler; aynı anda hepsine aşık olduğum kitapları okumaya çalışamaya, derim ya da aynı anda öğrenmeye çalıştığım iki dil diyebilirim, ya da hem gece geç yatıp hem de sabah erken kalkacağımlara, ya da aynı anda hem diyet yapacak, hem yoğun çalışacak ve gitmeyeceğim spor hayalleri kuracağım diyebilirim.
Anladım ki başarısızlıkları saymak her zaman daha kolay, oysa ki boşluğumu egolarla dolduran biri olsaydım, çevremdekilerin ne durumda olduğunu düşünmeden ben kuş onlar balıkken, "en iyi benim uçtuğumu" söylerdim. Hayat gerçekten körlüklerle inanılmaz keyifli değil mi?
Sonuç olarak derseniz, sadece birer birer ve ufak ufak adımlara adamaya çalışıyorum, hedefi değil de yolu düşünüyor, keyifli olanın aslında varılacak yer değil de yolculuk olduğunu hissetmeye çalışıyorum.

Mariah Carey - Without You çalıyordu.